Şehir hayatının temposundan yorulmuş, ancak sistemin çarkından bir türlü kopamayan teorik fizikçi Ceyla ve kuş araştırmacısı ve kuş fotoğrafçısı Saygın ; çarpık kentleşmiş, betondan ibaret distopik dünyada yaşadıkları teraslı apartman dairesinde; 4 duvardan ibaret olmayan, bir apartman dairesinin ötesinde ekolojik, kendi içinde bir devinimi olan bir hayat tasarlamışlardır. Kendi kendine yetebilmeye çalışan evin, mutfak kısmında tarım alanına da yer veriyorlar. Fesleğen, biberiye, kinzi, domates, çilek gibi meyve, sebze ve baharatlarını kendileri yetiştiriyorlar. Evi paylaştıkları, evin içinde günün her saati özgür bıraktıkları bir çift bengal ispinozu, bir hint bülbülü ve amazon papağanı ile bu apartman dairesinin duvarlarını biraz daha iteliyor ve şehrin gürültüsü yerine kuş seslerini dinliyorlar. Teorik fizik alanında çalışmalarını devam ettiren Ceyla’nın bu evde çalışmak için kalem ve kağıttan başka hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Mutfak dolabı’nın raylı sisteminde bulunan kara tahta Ceyla’nın fizik formülleri ile dolup taşmaktadır. Hayatını kuş gözlemlerine adayan Saygın için ise doğanın içinde kuşları gözlemleyerek geçirdiği günler geride kalmış ve edindiği deneyimlerle evine kapanmış sanal ortamda içerik üretmektedir. Bir yandan da evini paylaştığı seçkin kuş türlerinin fotoğraflarını çekmeye devam ederek çeşitli manipülasyonlar yapmakta ve bu eserlerini yine sanal ortamda sergilemektedir. Bu birbirinden çok farklı iki karakterimizi kesiştiren nokta ise müzik olmuştur. İşlerinden arta kalan zamanda Ceyla piyanonun tuşlarında gezinir ve Saygın’da sesiyle ona eşlik eder..